Во имя того чтобы (во имя того, чтобы)

[va-im'y tavo ştabı], союз целевой (высок.). Maksadıy­la, amacıyla, için (для того чтобы). Ana cümledeki eylemin amacının gerekçesini gösteren yan cüm­leyi bağlar. Yan cümle, ana cümleden önce de, sonra da yer alabilir.
Во имя того чтобы отстроить город после землетрясения, они работали не покладая рук. Depremden sonra şehri yeniden inşa etmek amacıyla işçiler durup din­lenmeden çalıştılar.
Он дал свою кровь во имя того, чтобы спасти жизнь товарища. Arkadaşının hayatını kurtarmak ama­cıyla kendi kanını verdi.

BOH KAK. [vonkak], (разг.).

I. в знач. частицы. Nasıl da, bak nasıl. Eylemin derecesini kuvvet­lendirir.
• Дерево-то вон как разрослось, а было совсем маленькое.
Ağaç nasıl da serpildi; oysa büsbütün küçüktü.
• Мальчик на портрете вон как улыбается, а девочка
серьёзна. Çocuk, resimde nasıl da gülümsüyor; kü­
çük kızsa ciddi.
II. междом. İşe bak, şu işe bak. Büyük bir hay­ret, şaşkınlık bildirmek için kullanılır.
• Вчера сын мне сказал, что едет на стройку, вон как! - Şu
işe bak! Akşam oğlum inşaata gideceğini söyledi.
0 - Мы будем работать здесь. - Вон как! Это кто же так решил? - Burada çalışacağız. - İşe bak! Kim karar verdi buna?

ВО СЛАВУ [vaslavu], кого, чего, в знач. предлога, (высок.).

Şerefine; şanı için (для прославления кого-чего-либо). Birini ya da bir şeyi övmek, yü­celtmek için kullanılır.
Подвиг во славу Родины. Vatanın şerefi için yiğit­lik yapma.
Разрешите пожелать вам больших успехов во славу советского искусства. Sovyet sanatının şanı için size büyük başarılar dilememe izin verin.
• Глава делегации провозгласил тост во славу братского
советского народа. Heyet Başkanı, kardeş Sovyet
halkların şerefine kadeh kaldırdı.

В ОСНОВНОМ [vasnavnom], наречие.

1. Başlıca; esas itibariyle (в общих чертах, в главном).
Пленум рассмотрел и в основном одобрил проект Государственного плана экономического и социального развития. Genel kurul, ekonomik ve sosyal gelişim planı konusunda hazırlanan devlet projesini inceledi ve esas itibariyle tasvip etti.
В нашей стране в основном решена задача перехода ко всеобщему среднему образованию. Ülkemizde, umumi ortaöğretime geçişle ilgili sorun, esas itiba­riyle çözülmüştür.
2. Başlıca, bilhassa, esas itibariyle (главным
образом, преимущественно).
• Состояние озимых в крае в основном хорошее. Civardaki
güzlük ekinlerin durumu, esas itibariyle iyi.
O - А рыба у вас водиться? - спросил его. - В основном щука. - Peki sizde balık bulunur mu? dedim ona - Bilhas­sa turna.
О Прирост продукции получен в основном за счёт повышения производительности труда. Mahsul artışı, bilhassa çalışma veriminin yükseltilmesi sayesinde elde
edildi.

В ОСОБЕННОСТИ [vasob'innast'i], наречие.

Özellikle de, en çok da (особенно; больше всего).
• Я люблю Айвазовского, в особенности его картину
"Девятый вал". Ayvazovski'yi severim. Özellikle
de "Dokuzuncu Tabya" tablosunu.
/ Bir şeyin şiddetle altını çizmek için kullanı­lır.
• Я должен признать свою вину перед товарищами и в
особенности перед моим другом Мишей. Arkadaşlarıma,
özellikle de dostum Mişa'ya karşı suçumu itiraf
etmeliyim.
• Спокойное выражение её лица и в особенности её глаза,

живые и ясные, поразили меня. Yüzünün sakin ifadesi, özellikle de parlak ve canlı gözleri beni hayran bıraktı

ВОТ БЫ [votbı], частица (разг).

İyi olur, iyi olacak (хорошо бы). Dilek bildirir.
• Сколько здесь цветов! Вот бы набрать букет. Burada ne
kadar da çiçek var! Bir demet toplasak iyi olur.
О Вот бы мне научиться так работать! Böyle çalışmayı öğrensem iyi olacak!
• Она всё знает, вот бы её спросить об этом. О her şeyi
biliyor, bunu ona sorsak iyi olur

В ОТВЕТ [vatv'et], в знач. наречия.

Cevap, ceva­ben; karşılığı, karşılığında, karşılık olarak (в качестве ответа, ответно).
Я благодарила его, он улыбнулся в ответ. Ona teşekkür ettim; karşılığında gülümsedi.
Он вошёл и поздоровался, в ответ - молчание. İçeri girdi ve selam verdi. Karşılığı: sessizlik.
□ Старики целовали ей руку, а она в ответ целовала их коричневые руки - таков был обычай. Yaşlılar onun eli­ni öpüyorlardı, o da karşılığında onların kahve­rengi ellerini öpüyordu; adet böyleydi

В ОТВЕТ НА [vatv'etna], что, в знач. предлога,

-е cevaben; -e karşılık, karşısında. Mukabil eyle­mi ortaya çıkaran nedeni göstermek için kullanı­lır.
• В ответ на рецензию автор написал письмо в редакцию.
Yazar, eleştiriye cevaben, yazı işlerine mektup
yazdı.
□В ответ на его слова послышалось что-то вроде смеха. Onun bu sözüne karşılık kahkahaya benzer bir şey du­yuldu.
• В ответ на расспросы она только опускала глаза - большие и грустные. Sorulan sorular karşısında sadece göz­lerini açıverdi; kocaman ve kederli

ВОТ ЕЩЁ [votış'ş'o], в знач. междом. (разг.).

Allah Allah!, Daha neler!, Ne münasebet!, Yokya!, Adam sen de! Kesin reddi bildirir, uyuşmaz­lığın altını çizer.
• - Принеси мне эту книгу. Вот ещё, пусть Петя принесёт. -О kitabı bana getir.- Allah Allah, Petya getir­sin.
0 - Пойдёмте гулять. - Вот ещё, сейчас дождь пойдёт. -Gidip dolaşalım. - Daha neler, şimdi yağmur ya­ğacak.
О Тебе нужно постричься. - Вот ещё! Зачем? - Saçlarını
kestirmen lazım. - Yok ya! Nedenmiş?
O - Переночуйте у нас, а завтра поедете. - Вот ещё, -рассмеялась она, - мы сейчас поедем. - Geceyi bizde geçirin, yarın gidersiniz. - Daha neler, diye gülüverdi, biz şimdi gidiyoruz

ВОТ И [votı], частица (разг.).

1. İşte. Beklenen şey ya da kimsenin ortaya çıkması durumunda kul­lanılır.
• Вот и Маша, иди сюда. İşte Maşa, gel buraya. Вот и
поворот, а за ним наш дом. İşte dönemeç, arkasında da
bizim ev.
2. İstenen, beklenen birşeyin başlaması ya da
bir eylemin tamamlanmasını gösterir.
• Они, наконец, услышали: - Вот и приехали, выходите!
Nihayet işittiler: -İşte geldiler, çıkın!
• Вот и весна наступила. İşte ilkbahar başladı.
• Я мимо шел, вот и зашёл к вам. Buradan geçiyordum;
size de uğrayıverdim.
3. İşte, bu. Yüklemin bileşiminde kullanılır.
• Мама, папа и я - вот и вся наша семья. Annem, babam ve
ben - işte bütün ailemiz.
Ф - Ты сделал уроки? - Да, уже давно. - Вот и хорошо, теперь иди погуляй. - Dersini yaptın mı? - Evet çok­tan. - Bu iyi, şimdi git dolaş.

ВОТ И ВСЁ [votı fs'yo], в знач. частицы (разг.).

О kadar, hepsi o kadar, hepsi o (больше ничего). Söy­lenenlerin muhasebesini yapma durumunda kulla­nılır.
Далеко в поле виднеется ряд старых берёз, два-три дома, вот и всё. Ovanın ilerisinde yaşlı akağaç sırala­rı, iki üç ev görünüyordu; hepsi o kadar.
Пришёл один ученик из соседнего класса, две девочки, вот и всё. Yan sınıftan bir erkek öğrenci geldi, iki de kız; hepsi o kadar.
В комнате был стол, шкаф, несколько стульев, вот и всё. Odada bir masa, bir dolap, birkaç sandalye var­dı; hepsi o kadar.
• Чудак он, вот и всё. Tuhaf bir adam, o kadar.

ВОТ ИМЕННО [vot ım'inna], частица (разг.).

Sorun da bu işte, tam öyle işte (вот то-то). Bir şeyin tasdikini, teyidini kuvvetlendirmek için kullanılır.
• - Может быть, ошибся, мало знаю его. - Вот именно. -
Belki de yanıldım, onu iyi tanımıyorum. - Sorun
da bu işte!
0 - С курением нужно бороться - Вот именно. - Sigarayla savaşmak lazım. - Sorun da bu işte!

BOT KAK [vot kak], (разг.).

I. в знач. наречия. 1. Bak ne, bak nasıl (таким именно образом, так).
Ты вот как сделай: приведи сюда ребят. Bak sen ne yap: Çocukları buraya getir.
Я вот как скажу, шли бы вы домой. Bakın ben ne diyo­rum: Siz eve doğru yol alsanız.
□Спустя несколько дней мы узнали, что старик убит. Вот как это случилось... Birkaç gün sonra öğrendik ki, yaş­lı adam öldürülmüş. Bak sen ne olmuş... 2. Çok (очень).
Принеси книгу, она мне вот как нужна. Kitabı getir, ona çok ihtiyacım var.
Очень вам благодарен, вы меня вот как выручили. Size çok müteşekkirim; elimden çok tuttunuz.
П. в знач. междом. Öyle mi, sahiden mi. Şaşkın­lık belirtir.
• - Я уже ухожу. - Вот как! А я думал, ты ещё побудешь у
нас. - Ben artık gidiyorum. - Öyle mi! Ben de, biz- de biraz daha kalacağım sanıyordum.
0 - Ты прочитал эту книгу? - Нет, я начал другую. - Вот как! - Bu kitabı okudun mu? - Hayır, ben ötekine
başladım.-Öyle mi

В ОТЛИЧИЕ ОТ [vatl'iç'iyi at], предлог с род. п.

-nin aksine, -den farklı olarak, -le karşılaştı­rıldığında. Bir başkasıyla mukayese edildiğin­de bir ayrımı, üstünlüğü olan şahsı, nesneyi ya* da olayı gösterme durumunda kullanılır.
В отличие от Вали Лена очень общительная девочка. Lena, Valya'nm aksine çok munis bir kız.
Это книга, в отличие от той, которую читал вчера, горазда интереснее. Bu kitap, dün okuduğumun aksine olduk­ça ilginç.

В ОТНОШЕНИИ [vatnaş'en'iyi], предлог с род. п. (книжн.).

Hakkında, konusunda. Birine, bir şeye karşı olan eylemin yönünü gösterme durumunda
kullanılır.
• Отец и мать имеют равные права и обязанности в отношении
своих детей. Anne de, baba da çocukları hakkında
eşit haklara ve yükümlülüklere sahiptirler.
• У врача не было сомнений в отношении успешного
окончания операции. Doktorun, ameliyatın başarılı
biteceği konusunda bir şüphesi yoktu.

ВОТ ПОЧЕМУ [vot paç'imu], в знач. наречия.

Bu yüzden, işte bu yüzden (по этой причине, поэтому).
• Мамы долго не было, и дети проголодались. Вот почему,
услышав звонок, они бросились открывать дверь. Anneleri
uzun süredir evde yoktu ve çocuklar acıkmışlar­
dı. İşte bu yüzden, zilin sesini duyunca, kapıyı
açmak için atıldılar.
О Было время отпусков. Вот почему в редакции было мало народу. Yıllık izin zamanıydı, bu yüzden yazı iş­lerinde az insan vardı.

ВОТ ТАК [vottak], в знач. частицы, (разг.).

Amma da...; amma da... ha, ama ne. Adlarla birlikte,

ismin yalın halinde kullanılır. Şaşkınlık ya da alay bildirir.
• - Вот так озеро! Какое большое, такого и не видал. - Amma
da gölmüş! Ne kadar büyük, böylesini de hiç gör­
memiştim.
О Вот так зима, даже снега не видно. Amma da kişmiş ha, kar bile görünmüyor.
• Вот так встреча! Amma da buluşma ha!
□Я увидела вдруг себя в зеркале - вот так вид! Birden ken­dimi aynada gördüm; ama ne görünüştü.

ВОТ ТЕБЕ (И) НА, ВОТ ТЕ НА [vot t'ib'ye (i) na, vott'i na], в знач. междом. (разг.).

Hoppala, hayda (вот тебе раз). Beklenmeyen bir eylem ya da olay karşısında bir tepki olarak kullanılır. Şaşkın­lığı, hoşnutsuzluğu ifade eder.
• Вот тебе на! Когда же ты приехал? Hoppala! Sen ne za­
man geldin, ya?
О Вот те на! Как же ты добрался? Hoppala! Sen nasıl yetiştin, ya?
О Вот тебе и на, дождь пошёл! Hoppala, yağmur başla­dı
ВОТ ТЕБЕ (И) РАЗ, ВОТ ТЕ РАЗ [vot t'ib'ye (i) ras, vott'i ras], в знач. междом. (разг.). О da ne, o da nesi; hoppala (вот тебе на). Beklenmeyen bir eylem karşısında bir tepki olarak kullanılır. Şaşkınlığı, hoşnutsuzluğu ifade eder.
• Вот тебе раз, вы уже уходите? О da ne, ayrılıyor mu­
sunuz?
О - Я совсем оттуда уехал. - Вот те раз Почему? - Oradan temelli ayrıldım. - Hoppala! Neden?

BOT TO-TO [vot tota], в знач. междом. (разг.).

Tam üstüne bastın; sorun da bu işte (вот именно). Bir önceki söylemi doğrular.
• - Может быть, я и ошибся, просто его мало знаю. - Вот
то-то! Belki de ben yanıldım; sadece onu pek iyi
tanımıyorum. - Tam üstüne bastın!
Вот то-то, все вы гордецы! Sorun da bu işte; hepiniz
dağlısınız!
ВОТУЖ [votuş], (разг.). ВОТ УЖЕ, частица. 1. Tam. Zaman bildiren adlarla birlikte kullanı­lır. Eylemin ya da olayın süresini belirtir.
• Вот уж целый год прошёл с тех пор, как мы приехали сюда.
Buraya gelmemizden bu yana, tam bir yıl geçti.
Он заболел и вот уже две недели не был в школе. Hasta­lanmıştı ve tam iki hafta okula gitmedi.
Вот уже месяц как сын ничего не пишет. Tam bir aydır,
oğlum bir şey yazmıyor.
2. ВОТ УЖ. Pek, pek de, çok; hiç, hiç de. Söyle­min hissiliğini kuvvetlendirir.
Вот уж не ожидал увидеть тебя здесь! Seni burada göre­ceğimi pek ummazdım.
Первый раз мы попали в такое забавное положение - вот уж посмеялись! İlk kez böyle gülünç bir duruma düş­müştük; buna pek güldük.

ВОТ ЧТО [vot şto], в знач. частицы (разг.).

Bak, baksana. Bir şeye dikkat çekme isteğini belir­tir.
• Да, вот что, сходил бы ты за хлебом. Evet, baksana,
sen bir ekmek almaya gitsen...
• Ты вот что, приходи завтра обязательно. Bak, yarın
muhakkak gel.
• Вот что, Миша, садись-ка ты за уроки. Baksana Mişa,
oturup dersini çalışsana.
• Вот что тебе скажу, оставь ты её в покое. Bak sana ne
diyeceğim: Onu rahat bırak.

ВОТ ЭТО ДА! [vot eta da}, в знач. междом (разг.).

Vay anasını! Hayranlık ifade eden bir haykırış. • Вот это да! Хорошо поработали! Vay anasını! İyi ça­lıştık.
0 On увидел букет и воскликнул: - Вот это да! Buketi gör­dü ve haykırdı: - Vay anasını!

ВО ЧТО БЫ ТО НЕ СТАЛО [vaşlobı n'istala], в знач. наречия,

-e rağmen, -mekle beraber; mutlaka,
muhakkak, behemehal; n'olursa olsun (несмотря ни на что; непременно, обязательно).
Он хотел закончить работу во что бы то ни стало сегодня. İşi muhakkak bugün bitirmek istiyordu.
Она решила во что бы то ни стало проводить нас на вокзал. Bizi mutlaka gara kadar geçirmeye karar verdi.

В ПЕРВУЮ ОЧЕРЕДЬ [fp'ervuyu oç'ir'it], в знач. наречия.

Her şeyden önce, ilk önce, en başta (прежде всего, вначале).
• Нам хотелось в первую очередь узнать о состоянии здоровья нашего товарища. En başta arkadaşımızın sağlık durumunu öğrenmek istedik.
• Здесь нужны были в первую очередь трактористы и шофёры. Burada, her şeyden önce traktörcülere ve
şoförlere ihtiyaç var.

ВПЛОТЬ ДО [fplot'da], предлог с род. п.

-e kadar, e varıncaya kadar, -e varıncaya dek. (непосредственно до чего-нибудь) 1. Mekân sınırını gösterme durumunda kullanılır.
• Вплоть до детского дома Даша шла впереди. Ana okuluna
varıncaya dek, Daşa, önde yürüdü.
• Во всём районе, вплоть до Вышеры, лежит под солью
уголь. Bütün mıntıkada, Vışera'ya varıncaya dek,
tuzun altında kömür yatıyor.
2. Zaman sınırını gösterme durumunda ve zaman, süre bildiren sözcüklerle birlikte kullanılır.
• Он работал долго, вплоть до глубокой ночи. Uzun müd­
det; gecenin geç saatlerine kadar çalıştı.
• Подготовка идёт до последних дней, вплоть до отлёта на
космодром. Hazırlık son güne, kozmodromdan kal­
kışa kadar devam eder.
3. Birini ya da bir şeyi dahil ederek.
• Он застегнул ворот гимнастёрки на все пуговки, вплоть до
верхней. Üniformasının yakasının bütün düğmele­
rini, en üsttekine varıncaya kadar ilikledi.
• У него всё продумано вплоть до деталей. Her şey, detay­
larına varıncaya kadar düşünülmüş.
Все, вплоть до маленьких детей, вышли на улицу. Her­
kes, küçük çocuklara varıncaya dek, sokağa dö­
küldü.

ВПЛОТЬ ДО ТОГО ЧТО [fplöf datavo şto], в знач. присоединительного слова.

Hatta... bile, hatta... dahi (не исключая даже кого-что-нибудь). Ana cümle­nin içeriğinin gözler önüne serildiği, eylemin sınırının gösterildiği yan cümleyi bağlar.
• Антон принялся искать ключ. Он осмотрел всё, вплоть до
того что залез под шкаф. Anton anahtarı aramaya ko­
yuldu. Her yere baktı; hatta dolabın altına bile girdi.
В ПОЛЬЗУ [fpol'zu], кого, чего, в знач. предлога (книжн.).

1. İçin, gerçekleşmesi için (в защиту, в поддержку кого-чего-либо).
Социалистические государства выступают в пользу действенных мер по разоружению. Sosyalist devlet­ler, silahsızlanmanın etkin olması için uğraşı­yorlar.
Они высказались в пользу дополнительных занятий по русскому языку. Rusça ek ders için talepte bulundu­lar.
2. -nin ley hine; -in yararına (с выгодой, с благоприятным результатом для кого-чего-нибудь).
Последний гол решил исход матча в пользу нашей команды. Son sene, maçın neticesini takımın lehine bitir­di.
Суд решил дело в пользу пострадавшего. Mahkeme, davayi kazazedenin lehine karara bağladı.

В ПОРЯДКЕ, [fpar'yatk'i],

I. в знач. сказ. İyi durumda, yolunda (находиться в хорошем состоянии, в исправности).
Конское снаряжение и одежда людей были в порядке, запасы продовольствия пополнены. Adamların koşum takımları ve kıyafetleri iyi durumdaydı, erzak­ları da tamamlanmıştı.
Я завтра же напишу Маше, что квартира в порядке и что берегу здесь каждую мелочь. Yarın Maşa'ya, evin iyi durumda olduğunu ve burada en ufak şeyi dahi ko­ruduğumu yazacağım.
II. предлог с род. п. 1. Sırasına göre; -e uygun şekilde; şekilde (в соответствии с чем-либо). Eyle­min karakterini, belirli düzenini gösterme du­rumunda kullanılır.
• Ученик должен расположить числа в порядке возрастания. Öğrenci, sayıları artış sırasına göre yerleş­tirmek zorunda.
Дела рассматриваются в порядке поступления. Dosyalar, başvuru sırasına göre incelenecek.
Дежурные готовили пищу в порядке очерёдности. Nöbet-çiler, yemekleri mutat sırasına göre hazırlı­yorlardı.
Он получил разрешение в порядке исключения. İstisnai bir şekilde izin aldı.
2. Olsun diye (в качестве). Eylemin gerçekleşme biçimini gösterme durumunda kullanılır.
• Он в порядке шефской помощи читал колхозникам лекции и доклады. Dostça bir yardım olsun diye, kolhozcu-lara ders ve konferans veriyordu.
□ Ему предложили присоединиться к группе археологов в порядке творческой поездки. Ona, yaratıcı bir gezi olsun diye, arkeologların grubuna katılmayı teklifettiler

В ПОСЛЕДНЮЮ ОЧЕРЕДЬ [fpasl'edn'üyu oç'ir' it'],

в знач. наречия. En son, en sonunda (в самом
конце, после всего).
• Она не любила математику, поэтому задачи решала в
последнюю очередь. Matematiği sevmiyordu; bu yüz­
den, problemleri en son çözerdi.

ВПРЕДЬ ДО [fpr'ef da], предлог с род. п (к н и ж н.).

-inceye kadar, -inceye dek (от настоящего времени до какого-нибудь определённого момента в будущем). Beklenen bir olayın, eylemin gerçekleşeceği zamana kadar geçen sürenin gös­terilmesi durumunda kullanılır.
• Детский сад закрыт впредь до особого распоряжения. Ana­
okulu, yeni bir emre kadar kapalı kalacak
В ПРИНЦИПЕ [fpr'intsıp'i], в знач. наречия. Prensipte, esas itibariyle (в основном, в общем, в целом).
• Вопрос о начале занятий был в принципе решён, но не всё
было подготовлено. Derslerin başlamasıyla ilgili
sorun prensipte çözülmüştü; ama her şey hazır­
lanmamıştı.
Эта идея была в принципе правильной. Bu fikir pren­sipte doğruydu.
В принципе согласен с вами. Prensipte sizinle muta­bıkım

В ПРОДОЛЖЕНИЕ [fpradalj'en'iyi], предлог с род. п.

Boyunca, süresince, müddetince, zarfında (в течение, на протяжении). Zaman ifade eden adlarla ya da genellikle весь, целый gibi niteleme sıfat­ları taşıyan zaman veya süreç isimleriyle bir­likte; bir zaman diliminin, bir olay ya da eyle­min, gerçekleşen herhangi bir şeyin zaman uzun­luğunu gösterme durumunda kullanılır.
Класс хорошо работал в продолжение всего года. Sınıf, yıl boyunca iyi çalıştı.
Друзья не виделись в продолжение целой недели. Arka­daşlar, bir hafta boyunca görüşmediler.
В продолжение всего спектакля он думал о своих делах. Temsil boyunca kendi işlerini düşündü.

В ПРОШЛОМ [fproşlam], в знач. наречия.

Eskiden (раньше, прежде, в прошедшее время). Genellikle geçmiş zaman kipinde çekilmiş fiillerle birlik­te kullanılır.
В прошлом он занимался спортом. Eskiden sporla uğ­raşıyordu.
Оба они в прошлом работали в школе. İkisi de eskiden okulda çalışıyordu.

В РАМКАХ [vramkah], чего, в знач. предлога.

1. Çerçevesinde, sınırları içinde (в пределах, в границах чего-нибудь). Eylemin sınırını gösterme durumunda kullanılır.
Действовать в рамках закона. Kanun çerçevesinde ha­reket etmek. Вести себя в рамках приличий. Edep sı­nırları içinde davranmak.
Социалистические страны сотрудничают в области космической метеорологии в рамках программы "Интеркосмос". Sosyalist ülkeler, meteoroloji alanında, "İnterkozmos" programı çerçevesinde işbirliği yapıyorlar.
2. Çerçevesinde (является составной частью чего-нибудь). Bir olayın, eylemin neyin parçası ya da neyle ilgili olduğunu gösterme durumunda kul­lanılır.
• В Москве закончилась встреча делегаций, проводимая в
рамках Международного года женщин. Heyetlerin, mil­
letlerarası kadın yılı çerçevesinde yürütülen
karşılama töreni sona erdi.
О Футболисты сборной России выиграли трудный матч у
команды Швейцарии в рамках отборочного турнира. Rus milli takım oyuncuları, eleme turu çerçevesinde İsviçre takımıyla deplasmanda yaptıkları maçı aldılar.

В РАСПОРЯЖЕНИИ [vraspar'ajen'iyi], кого, чего, в знач. предлога,

-nin emrinde, -nin yöneti­minde, -nin gözetiminde; -nin elinde. Genellik­le быть ve находиться fiilleriyle birlikte kulla­nılır.
В распоряжении Вовы были все игрушки. Bütün oyun­caklar Vova'nın elindeydi.
В распоряжении учителя был целый час времени. Bütün bir saat öğretmenin gözetimindeydi.
В распоряжении министерства был целый парк автомашин. Bütün bir otopark bakanlığın emrindeydi.
UYARI: в edatıyla birlikte kullanılan распоряжение adıyla karıştırmayınız: В распоряжении, отпечатанном машинисткой, оказалась ошибка. Stenograf tarafından yazılan emirde hata çıktı.

В РАСЧЁТЕ [vraş'ç'ot'i], с кем, в знач. сказ.

Hesaplaştık, ödeştik; fit olduk (не должен, не обязан кому-либо; не рассчитался с кем-либо).
Я выиграл партию, теперь мы с ним в расчёте. Partiyi ben kazandım; şimdi fit olduk.
Получи двести долларов, мы с тобой в расчёте. Al iki yüz dolar; seninle ödeştik.
UYARI: в edatıyla birlikte kullanılan расчёт adıyla karıştırmayınız: В расчёте была обнаружена ошибка. Hesapta hata bulundu.

В РАСЧЁТЕ НА [vraş'ç'ot'i na], что, в знач. предлога.

Dileğiyle, umuduyla, ümidiyle, dileye­rek, umut ederek, ümit ederek (рассчитывая, надеясь на что-либо).
• Мальчики были одеты легко, в расчёте на жаркий день.
Çocuklar sıcak bir gün dileyerek hafif giyinmiş­
lerdi.

□ Он смотрел на улицу, на дома,., построенные солидно, крепко, в расчёте на века. Sokağa baktı; sağlam, sert yapılmış binalara... yüzyıllar dileyerek.

В РЕЗУЛЬТАТЕ, [vr'izul'tat'i],

I. в знач. наречия. Sonuçta, neticede (после всего; в итоге).
• Класс работал очень активно, в результате задание было
выполнено отлично. Sınıf çok aktif çalıştı; sonuç­
ta ödev mükemmel bir şekilde tamamlandı.
• Бригадир всё прикинул, рассчитал, в результате получилась экономия металла. Ekipbaşı ölçtü biçti, hesapla­dı; sonuçta maden tasarrufu yapıldı.
• Они долго спорили; в результате оказалось, что она была
права. Uzun süre tartıştılar; sonuçta onun haklı
olduğu ortaya çıktı.


Понравилась статья? Добавь ее в закладку (CTRL+D) и не забудь поделиться с друзьями:  



double arrow
Сейчас читают про: