TAK., КАК БУДТО (БЫ)

Öyle..., ki sanki. Ей было так грустно, как будто она уезжала навсегда. Öyle üzgündü ki, sanki temelli gidiyordu.
На улице тепло, солнце так светит, как будто уже весна. Dışarısı sıcaktı, güneş öyle parlıyordu ki, san­ki ilkbahar gelmişti.
Она смеётся так, как будто бы ей на самом деле смешно. Öyle gülüyor ki, sanki gerçekten de gülünç bul­du.

2. изъяснительный, -miş, -miş gibi, ki...-miş (что). Tereddüt, varsayım ya da şüphe anlamı ta­şıyan yan cümleyi bağlar. Ana cümlede konuşma, hissetme ve algılama fiilleriyle birlikte kul­lanılır. Она слышала, как будто её товарищ заболел. Duydu ki arkadaşı hasta olmuş.
Я думал, как будто уже её видел. Onu zaten görmüş ol­duğumu sanıyordum.
Мне показалось, как будто бы в комнату кто-то вошёл. Bana, odaya biri girmiş gibi geldi.

КАК БЫ. [kak bı] I. частица.

1. Gibi, sanki (будто). Söylemin varsayımsallığını ifade eder.
• Мгновение ещё как бы слышится хруст веток под ногами, потом всё затихает. Bir an daha ayak altında ezilen dalların çıtırtısı duyulur gibi oluyor, sonar her şey susuyor.
• Он отвечает как бы нехотя. Sanki istemeye istemeye cevap veriyor.
Жилые дома как бы спрятались за деревьями. Apartman­lar, sanki ağaçların arkasına gizlenmişler.
Он вдруг видит себя как бы со стороны. Sanki yandan, birden kendini görüyor.

II. союз. 1. изъяснительный, -ecek diye, -meşin­den (чтобы). Ana cümlede konuşma, düşünme ve du­rum fiilleriyle birlikte kullanılır. Geçmiş zaman kipinde çekilmiş ya da mastar halde bulu­nan fiil-yükleminin önünde не olumsuzluk eki taşıyan ve ana cümlenin anlamını, içeriğini ör­ten yan cümleyi bağlar.
• Она боялась, как бы ребёнок не упал. Çocuk düşecek diye korktu. Он думает о том, как бы не простудится.
Üşütecek diye düşünüyor.

• Берегись, Васенька, как бы он тебя не обидел. Onun seni incitmesinden sakın, Vasenka.
/ Mastar halde bulunan fiil-yükleminin önünde не olumsuzluk eki taşımayan yan cümlede kullanı­lır.
• Я не раз задумывался над тем, как бы проникнуть в сад.
Bahçeye girmeyi bir kez olsun düşünmedim bile.
• Начали думать, как бы лучше денёк провести. Gün ge­çirmenin daha iyi olacağını düşünmeye başladık.

2. Как бы тебе (вам) сказать (объяснить) giriş cüm­lesini bağlar.
• - Ты, конечно, знаешь, что такое дилетант?.. Ну, как бы тебе объяснить, - любитель, что ли. - Amatörün ne anlama geldiğini sen elbette bilirsin?.. Sana nasıl anlatsam, - meraklı gibi bir şey.

КАК БЫ НИ, [kak bı n'i] союз уступительный.

• kadar da... değil (хотя и).
• Как бы ни были важны эти проблемы, ещё значительнее то, что сделан крупный шаг по пути расширения международной кооперации в исследовании космоса. Bu sorunlar o kadar da önemli değildi; uzayın araş­ tırılmasıyla ilgili uluslararası ortaklığın geliştirilmesi yolunda büyük bir adım atılmış olması daha önemliydi.
• Как бы ни было грязным стекло, сквозь него можно было разглядеть, что делалось на улице. Cam o kadar da kirli değildi, ardından dışarıda ne olduğunu görmek mümkündü.
/ Her ne kadar... ise de. Ana cümlede всё-таки, всё равно sözcükleriyle birlikte kullanılır.
Как бы ни было хорошо в гостях, всё таки дома лучше. Her ne kadar misafirliğe gitmek iyi olsa da, evde kalmak daha iyi.
Как бы ни старался он сделать прыжок, всё равно у него ничего не выходило. Her ne kadar bir sıçrayış yapma­ya çalıştıysa da, hiçbir şey çıkmadı.

КАК ВДРУГ, [kak vdruk] союз временной

-misti ki... birden (разом; сразу). Gerçekleşmesi beklen­meyen, umulmayan bir eylemi gösterme durumunda cümlenin ilgili bölümünü bağlar.
Мы уже собрались выезжать, как вдруг начался дождь. Çıkmaya hazırlanmıştık ki, birden yağmur başla­dı.
Только он заснул, как вдруг к нему постучали. Henüz uy­kuya dalmıştı ki, birden kapıyı çaldılar.

КАК ВИДИШЬ, [как v'id'iş] в знач. вводного слова (разг.)

КАК ВИДИТЕ, Gördüğünüz gibi (Birkaç kişiye ya da saygı bildiren bir ifadeyle bir ki­şiye karşı); КАК ВИДИШЬ, Gördüğün gibi (Bir kişiye karşı) (теперь тебе, вам ясно). Yazıda vir­gülle ayrılır. Bir şeyin altını çizmek için kul­lanılır.
• Твоё поведение, как видишь, никому не нравится. Davranışın, gördüğün gibi, hiç kimsenin hoşuna gitmi­ yor.
• - Я, как видишь, приехал. - Gördüğün gibi, geldim.
• Обе спортсменки впервые выступают на Олимпийских играх и, как видите, удачно.
• İki bayan sporcu da ilk kez olimpiyat oyunları­ na katılıyorlar ve gördüğünüz gibi başarılılar

КАК ВИДНО, [kak v'idna] в знач. вводного слова (разг.).

Görüldüğü gibi, öyle görünüyor ki, belli ki (по-видимому, очевидно). Yazıda virgülle ayrı­lır.
• Он, как видно, очень устал. Öyle görünüyor ki çok yorulmuş.
• Трава была примята; здесь, как видно, только что прошёл зверь. Otlar ezilmişti; buradan, belli ki, az önce vahşi bir hayvan geçmişti.
• Он уже не торопился - как видно, понял, что опоздал. Artık acele etmiyordu; belli ki, geciktiğini anlamıştı.
• По улицам слона водили, как видно, напоказ. Sokaklar­da fil gezdiriyorlardı. Belli ki, teşhir için.

КАК ВСЕГДА, [kak fs'igda] в знач. вводного слова.

Her zamanki gibi, bermutat (постоянно, неизменно; по обыкновению). Yazıda virgülle ayrılır.
• Всё начиналось, как всегда, с малого, с частности. Her şey, her zamanki gibi başladı; küçükten, ayrın­ tıdan.
• Он был, как всегда, спокоен. О, her zamanki gibi sa­ kindi.

• Она отвечала урок, как всегда, уверенно. Soruları, her zamanki gibi, kendinden emin bir şekilde cevap­ıyordu.

КАК ВЫЯСНИЛОСЬ, [kak vıyisn'ilas'] в знач. вводного слова.

Anlaşıldı ki, ortaya çıktı ki (стало ясным, известным). Yazıda virgülle ayrılır.
Как выяснилось, он никуда не уезжал. Anlaşıldı ki hiçbir yere gitmemiş.
Лес, как выяснилось, был непроходимым. Orman, anla­şıldı ki tekin değil.
Как выяснилось, это было недоразумение. Anlaşıldı ki bubiryanlışlıkmış.
Он был, как выяснилось, не виноват. О, anlaşıldı ki suçlu değilmiş.

КАК ГОВОРИТСЯ, КАК ГОВОРЯТ, [kak gavar'it-sa, kak gavar'yat] в знач. вводного слова.

Nasıl de­nir, nasıl derler (как принято говорить). Yazıda virgülle ayrılır. İfade şekli değişmez.
Деревня находилась, как говорится, в самом глухом углу. Köy, nasıl denir, en ücra köşede bulunuyordu.
Он умел, как говорится, выйти сухим из воды. О, nasıl denir, sudan kuru çıkmayı beceriyordu.
Комментарии, как говорится, излишни. Yorumlar, nasıl denir, kişisel.
Начнём, как говорят, от печки, то есть с начала. Nasıl derler, temelden başlıyoruz, yani en başından.
Этот фильм, как говорят - супер! Bu filim, nasıl der­ler, süper!

КАК ЕСЛИ БЫ, [kak yesl'i bı] союз сравнительный.

Sanki (как будто). Varsayımsal bir karşılaştırma durumunda yan cümleyi bağlar.
Звук был такой, как если бы провели пальцем по струне. Öyle bir sesti ki, sanki bir parmak bir telin üze­rinde gezinmişti.
У него было хорошее настроение, как если бы он встретил своего лучшего друга. Keyfi yerindeydi, sanki en iyi dostuyla karşılaşmıştı/ Öyle..., sanki. Bazen так bağlılaşma sözcüğüy­le birlikte kullanılır.
• Его возмущало то, что говорили о ней. Он страдал так, как если бы всё это говорили о нём. Onun hakkında söyledikleri, onu çileden çıkarmıştı. Öyle acı çekti ki, sanki bütün bunları kendisi hakkında söyle­ mişlerdi.

КАК ЖЕ, НУ КАК ЖЕ, [kak jı, nu kak jı] в знач. частицы (разг.)

1. Nasıl, nasıl oldu da. Şaşkın­lık, hayret bildiren soru ve ünlem cümlelerinde kullanılır.
Как же я тебя раньше не заметил? Nasıl oldu da seni daha önce farketmedim?
Как же мне не радоваться, ведь я уже сдал все экзамены! Nasıl sevinmem, ne de olsa bütün sınavları ver­dim!
Ну как же могло случиться, что он опоздал? Nasıl oldu da gecikti?

2. Nasıl...-mez, elbette...-ir (конечно; разумеется). Soruya olumlu bir cevap niteliğinde kullanılır.
•- Ты готов заниматься? - Как же, давно готов. - Çalış­ maya hazır mısın? - Nasıl olmam, çoktan hazırım.
• - Ты пойдёшь в театр? - Как же, с удовольствием. - Ti­yatroya geliyor musun? - Nasıl gelmem, zevkle.
• - А Красную площадь видел? - Ну как же, видел. - Kızıl Meydan'ı gördün mü? - Nasıl görmem, gördüm.

3. Nasıl...-meşin. Hayranlık, gurur, kıvanç gibi olumlu duyguları ifade eder.
Мальчик был горд: ну как же, ведь это он всё придумал. Çocuk gururluydu; nasıl olmasın, ne de olsa bü­tün bunları o düşünmüştü.
• Бим [пёс] был в восторге. Как же! Хозяин уже в охотничьей крутке.., снял ружьё. Bim [köpek] hayran­lık içindeydi. Nasıl olmaz! Sahibi avdaydı ve tüfeğini de almıştı.

4. Bak şu işe! Olumsuz bir duyguyu, öfkeyi, kızgınlığı ifade eder.
• Так ей и дам книгу, как же! Ona bir de kitap mı vere­ ceğim, bak şu işe!
• - Он говорит, что поможет тебе. - Он поможет, как же! -Sana yardım edeceğini söyledi. - Yardım mı ede­cekmiş, bak şu işe!

КАК И [kak ı], союз сравнительный.

Gibi (подобно кому-чему-либо). Cümlenin bir ilişki içerisinde karşılaştırılan öğelerini bağlar.
На фронте он, как и хотел, попал в разведку. Cephede, istediği gibi, keşif koluna düştü.
Геометрия, как и другие науки, возникла из практических потребностей людей. Geometri, diğer bilimler gibi, insanların pratik ihtiyaçlarından ortaya çık­tı.
Ему, как и матери, не спалось в эту ночь. Onun da, anne­si gibi, bu akşam uykusu kaçtı

КАК ИЗВЕСТНО [kak ızv'esna], в знач. вводного слова.

Bilindiği gibi, herkesin bildiği gibi, malum olduğu üzere (все знают, что; общеизвестно). Yazıda virgülle ayrılır.
• Как известно, всю работу в живых клетках выполняют белки. Bilindiği gibi, canlı hücrelerde bütün işi albüminler yapar.
Как известно, советские хоккеисты неоднократно выигрывали чемпионат мира. Bilindiği gibi, Sovyet hokeycileri defalarca dünya şampiyonluğu ka­zandılar.
В 1980 году в Москве, как известно,'проводились Олимпийские игры. 1980 yılında Moskova'da, bilin­diği gibi, olimpiyat oyunları yapıldı

КАК МОЖНО, [kak mojna] в знач. наречия.

Mümkün olduğu kadar, mümkün olduğunca, mümkün mertebe (по возможности). Zarflarla ya da karşılaştırma derecesindeki sıfatlarla birlikte kullanılır.
Он старался выполнить задание как можно лучше. Göre­vini mümkün olduğunca iyi yapmaya çalışıyordu.
Он хотел как можно скорее попасть домой. Mümkün oldu­ğunca çabuk eve varmak istiyordu.
•Каждый стремиться внести как можно больший вклад в дело процветания нашей социалистической Родины. Herkes, sosyalist yurdumuzun refahı için, mümkün olduğu kadar büyük yardımlarda bulunmaya çalışır

КАК НАПРИМЕР, [kak napr'im'er]

Örneğin, mesela (в частности; например; как-то). Yazıda vir­gülle ayrılan giriş ifadelerinde kullanılır.
Многие деревья, растущие здесь, представляют большую ценность, как например дуб и бук. Burada yetişen bir­çok ağaç büyük değer taşıyor; örneğin meşe ve kayın.
Он любил читать стихи известных поэтов, как например Пушкина, Лермонтова. Ünlü şairlerin şiirlerini okumayı seviyordu; örneğin Puşkin'in, Lermon-tov'un.

КАК НАРОЧНО [kak naroşna], в знач. вводного слова (разг.).

Sanki inadına, inadına, mahsus, özel­likle (как будто специально; как назло). Yazıda vir­gülle ayrılır.
• Ей захотелось, чтобы её оставили в покое, а ребята, как
нарочно, то и дело подходили к ней. Kendisini rahat bırakmalarını istiyordu; çocuklarsa, sanki inadına, ikide bir de ona yaklaşıyorlardı.
Какая досада, как нарочно, никого нет. Ne sıkıcı, sanki inadına, hiç kimse yok.
Мы собрались за город, но, как нарочно, пошёл дождь. Şehirdışına çıktık, sanki inadına, yağmur yağı­yor

КАК НЕЛЬЗЯ, [kak n'il'z'ya] в знач. наречия.

Um­duğundan daha, beklediğinden daha. Bir belirti­nin, özelliğin yüksek derecesini ifade eder. Genellikle лучше, хуже, больше, кстати sözcükle­riyle birlikte kullanılır.
Ему удалось сделать как нельзя больше. Umduğundan daha fazla.
Они провели день как нельзя лучше. Umduklarından daha iyi bir gün geçirdiler.
Они пришли как нельзя кстати. Tam vaktinde geldi­ler.

КАК НИ, [kak n'i] союз уступительный.

• kadar da...-e rağmen, o kadar da...-diği halde;... ol­masına..., ama (хотя, несмотря на то что). Yan cümle­nin yükleminin önünde yer almaz.
Как ребята ни старались, они не могли закончить работу вовремя. Çocuklar o kadar da uğraştıkları halde, işi vaktinde bitiremediler.
Как ни трудно, не сдавайся. Zor olmasına zor ama tes­lim olma.
Как ни красноречивы слова, а дела убедительней. Sözler beliğ olmasına beliğ ama icraat daha inandırıcı

КАК НИ ГОВОРИ, [kak n'i gavar'i] в знач. вводного слова.

Umulanın aksine, beklenenin tersi­ne (несмотря ни на что, вопреки ожиданиям). Yazıda virgülle ayrılır.
Он всё-таки много успел сделать, как ни говори. Gene de, umulanın aksine, çoğu şeyi yapmayı becerdi.
Там, как ни говори, было очень интересно. Orası, umu­lanın aksine, çok ilginçti.

КАК НИКОГДА, [kak n'ikagda] в знач. наречия.

Her zamankinden daha (как ни в какое другое время, особенно).
Сегодня как никогда журналистам требуются глубокие теоретические знания, идейная закалка, специализация. Gazetecilerin bugün, her zamankinden daha çok teknik bilgiye, fikir sağlamlığına, uzmanlığa ihtiyaçları vardır.
Он был взволнован как иногда. Her zamankinden daha heyecanlıydı.
• Старик прижимает Пашку к себе, они долго стоят молча, как никогда близкие друг другу. İhtiyar, Paşa'yı bağ- rina basar, uzun süre sessizce dururlar, her zamankinden daha yakın.

КАК НИ СТРАННО, [как n'i stranna]

B знач. вводного слова. Şaşılacak şey (вызывает удивление, хоть и удивительно). Yazıda virgülle ayrılır.
Как ни странно, в классе никого не было. Şaşılacak şey, sınıfta kimse yoktu.
Он сегодня, как ни странно, пришёл вовремя. Şaşılacak şey, bugün vaktinde geldi.
Мы очень давно не виделись, но, как ни странно, сразу узнали друг друга. Uzun süredir görüşmemiştik, şa­şılacak şey, birbirimizi hemen tanıdık.

КАК ОБЫЧНО, [kak abıç'na] в знач. вводного слова.

Her zamanki gibi, adet olduğu üzere (так, как всегда; неизменно). Yazıda virgülle ayrılır.
Ветер дул, как обычно, с моря. Rüzgâr, her zamanki gibi, denizden esiyordu.
Учитель, как обычно, терпеливо выслушал ученика. Öğ-retmen, her zamanki gibi, öğrenciyi sabırla din­ledi.
Утром она, как обычно, уходила на работу к восьми часам. Sabahleyin, her zamanki gibi, saat sekize doğru işe gitti.

КАК ОДИН, [kak ad'in] в знач. наречия.

Oybirli­ğiyle, ittifakla; tek vücut halinde, tek yumruk halinde (единодушно, дружно, согласно).
• Все как один были согласны с учителем. Herkes, itti­ fakla, öğretmenlerle aynı fikirdeydi.
• Первого мая ученики как один пришли на демонстрацию. 1 Mayıs'ta öğrenciler, gösteriye tek vücut halin­de geldiler.
• При появлении директора дети как один поднялись с мест. Müdür gelince, öğrenciler tek vücut halinde yer­ lerinden kalktılar.

КАКОЙ БЫ НИ, [kakoy' bı n'i] в знач. вводного слова.

Hangi...-se...-sin (любой; какой угодно) - Yüklemden önce yer almaz. Geçmiş zaman kipinde çekilmiş fiillerle birlikte kullanılır.
Какой бы ни была погода, мы поедем в воскресенье за город. Pazar günü hava nasıl olursa olsun, şehir dışına gideceğiz.
Какое бы платье она ни надела, ей все к лицу. Hangi el­biseyi giyerse giysin, ona yakışıyor

КАКОЙ БЫ ТО НИ БЫЛО, [kaköy' bı ta n'i büa] в знач. местоим.

Her, bütün; hiçbir (вский, любой).
Он не хотел соблюдать какой бы то ни было порядок. Hiç­bir kurala uymak istemiyordu.
На конференции высказывались предложения запретить охоту на редких животных на территории какой бы то ни было страны. Konferansta, bütün ülkelerin toprakla­rındaki az rastlanan hayvan türlerinin avlanma­sını yasaklama teklifleri dile getirildi.

КАКОЙ (КАКАЯ, КАКОЕ, КАКИЕ) ПОПАЛО, [ka­koy' (kakaya, kakoye, kak'iyi) papala] в знач. местоим.

Önüne gelen, rasgele (безразлично какой; вский; какой-нибудь).
Приходилось ехать на каком попало транспорте. Rasgele bir araca binip gitmemiz gerekti.
Он взял какую попало книгу и ушёл. Rasgele bir kitap aldı ve gitti.

КАКОЙ (КАКАЯ, КАКОЕ, КАКИЕ) УГОДНО, [ka­koy' (kakaya, kakoye, kak'iyi) ugodna] в знач. местоим.

Her tür, her türlü (вский, любой). Я могу делать какую угодно работу. Her türlü işi yapa­bilirim.
Здесь можно было узнать все новости и услышать какие угодно истории. Burada bütün haberleri öğrenmek ve her tür öyküyü dinlemek mümkündü.
• У Маши голос очень хороший... она бы петь могла в каком угодно концерте. Maşa'nın sesi çok güzel, her tür resitalde şarkı söyleyebilirdi.

КАК ОКАЗАЛОСЬ, [kak akazalas'] в знач. вводного слова.

Anlaşıldığı gibi, anlaşılacağı gibi, anlaşılacağı üzere (стало известным, выяснилось). Yazıda virgülle ayrılır.
• Как оказалось, он был совсем не виноват. Anlaşıldığı gibi, o tamamen suçsuzdu.
• Мы пришли, как оказалось, к самому концу заседание. Anlaşılacağı üzere, oturumun en sonuna gelmi­ şiz.
• Он, как оказалось, давно не был здесь. Anlaşılacağı gibi, uzun süredir buralarda yoktu

КАК ПОЛАГАЕТСЯ, КАК ПОЛОЖЕНО, [kak pala-gayitsa, kak palojına] в знач. вводного слова (разг.).

Gerektiği gibi, olması gerektiği gibi (как принято; в соответствии с нормой). Yazıda virgule ayrılır.
После прогулки мы, как полагается, пообедали, отдохнули. Yürüyüşten sonra, gerektiği gibi, öğle yemeği yedik, dinlendik.
Старый дом стоял, как полагается, в густом саду. Eski ev, olması gerektiği gibi, sık ağaçlı bir bahçe­de duruyordu.
Он, как положено, попрощался со всеми и уехал. Gerek­tiği gibi, herkesle vedalaştı ve gitti.

КАК ПОПАЛО, [kak papala] в знач. наречия.

Geli­şigüzel, rasgele (в беспорядке, кое-как). Bir be­lirsizliği, rastlantıyı gösterme durumunda kullanılır.
• Дома стояли не по порядку, а как попало. Evler düzenli değil, gelişigüzel duruyorlardı.
На столе как попало ле"жали тетради, книги. Masanın üzerinde gelişigüzel defter ve kitaplar duru­yordu.
Дети бросили игрушки как попало и убежали на улицу. Çocuklar, oyuncakları gelişigüzel fırlattılar
ve sokağa koştular.

КАК ПРАВИЛО, [kak prav'ila] в знач. вводного слова.

Kural olarak, bir kaide olarak (обычно). Yazıda virgülle ayrılır.
Как правило, он никогда не опаздывает. Kural olarak, asla geç kalmaz.
Мы с ним, как правило, говорим только о работе. Onunla biz, kural olarak, sadece işte konuşuruz.

КАК ПРИДЁТСЯ, [kak pr'id'yotsa] в знач. наречия (разг.).

1. Nasıl olursa, nasıl olursa artık (как удастся, в зависимости от возможности).
• Долго он у вас прогостит? - Как придётся. Он заехал сюда по дороге к отцу. - Uzun süre mi size konuk olacak? - Nasıl olursa artık. Buraya, babasına giderkenyol üstünde uğradı.

2. Rasgele, gelişigüzel (как попало, кое-как).
• Они шли не по дороге, а как придётся, полем, лесом. Yol zerinden değil, rasgele, tarlalardan, orman­ lardan gidiyorlardı.
• Он рисует как придётся. Gelişigüzel resim yapıyor.

КАК РАЗ [kak ras] (разг.).

I. в знач. частицы. 1. Tam, asıl (именно, точно). Kendisinden sonra ge­len sözcüğün altını çizer.
• Я как раз вчера видел своего товарища. Ben asıl dün
görmüştüm dostumu.
• Ты говоришь неправду, факты говорят как раз об обратном.
Sen yalan söylüyorsun, gerçekler tam tersini
söylüyor.
• В это время как раз цвела сирень. О zaman tam da ley­
laklar çiçek açmıştı.
2. Pekâlâ mümkün, gayet mümkün (вполне возможно). Kuşku ve endişe bildirir.
• Да вишь какая погода: как раз собьёшься с дороги. Bak
hele şu havaya; yoldan çıkmak рекв1в mümkün.
П. в знач. сказ. Tam...-e göre (приходит по Размеру; впору, в самый раз) (kıyafet, ayakkabı vb. hakkında).
• Мне эти туфли как раз. Bu ayakkabılar tam bana göre
• Пальто ему как раз. Palto tam ona göre.

КАК СЛЕДУЕТ, [как sl'eduyit] в знач. наречия.

Gereği gibi, layıkıyle, iyice, iyiden iyiye, adamakıllı, doğru dürüst (хорошо; по-настоящему).
Сделай всё как следует. Her şeyi layıkıyle yap. Прежде чем отвечать, подумай как следует. Cevap verme­den önce, adamakıllı bir düşün.
Он у нас новый ученик, его ещё как следует не знают. О bizim yeni öğrencimiz, onu henüz doğru dürüst tanımıyorlar.
Когда брат придёт из школы, накорми его как следует. Kardeşin okuldan gelince, onu adamakıllı bir doyur.

KAK..., ТАК И [kâk..., tak ı], союз сравнительный (книжн.).

... gibi,... de. Cümle­nin, herhangi bir bağlamda karşılaştırılan aynı türden öğelerini bağlar.
Как в классах, так и в коридорах было много ребят. Sı-nıflarda olduğu gibi, koridorlarda da çok çocuk vardı.
Как мальчики так и девочки работали дружно и весело. Erkek çocukları gibi, kız çocukları da dostça ve neşeyle çalışıyorlardı.
Как и в июне, так и в августе было холодно и дождливо. Haziran gibi, Ağustos da soğuk ve yağmurluydu

КАК ТОЛЬКО, [kak tol'ka] союз временной

-er -mez (лишь только, едва). Yan cümleyi bağlar. Ana cümlenin eylemi, yan cümlenin eyleminin gerçek­leşmesinden hemen sonra ortaya çıkar. Yan cümle ana cümlenin başında da yer alabilir, sonunda da, ortasında da...
Как только он увидел учителя, он вошёл в класс. Öğret­meni görür görmez, sınıfa girdi.
Мы поехали кататься на лыжах, как только выпал снег. Kar yağar yağmaz, kayak yapmaya gittik.
• Весной, как только сходил снег, он уезжал в поле. İlkbaharda, kar yerden kalkar kalkmaz, tarlaya gitti.

КАК-ТО РАЗ, [kakta ras] в знач. наречия.

Bir kez, bir keresinde (однажды).
• Как-то раз мы встретились с ней на улице. Onunla bir keresinde, yolda karşılaşmıştık.
• Как-то раз он подходит он ко мне и приглашает в кино. Bir keresinde, bana yaklaştı ve beni sinemaya davet etti.
• Как-то раз заглянул в его комнату. Bir keresinde odasına göz atmıştım.

КАК УГОДНО, [kak ugodna] в знач. наречия.

1. Her şekilde, istediği gibi (любым образом; в соответствии с желанием).
• Он мог плавать как угодно: кролем, на спине, на боку. İstediği gibi yüzebiliyordu; serbest, sırtüs­ tü, yan.

2. Ne yapıp edip, mutlaka, behemehal (непременно; во что бы то ни стало).
• Ты как угодно должен приехать к празднику. Ne yapıp edip törene gelmelisin

КАК ХОЧЕШЬ, [kak khoç'iş] в знач. вводного слова (разг.).

КАК ХОТИТЕ, Siz ne derseniz deyin (Bir­kaç kişiye ya da saygı bildiren bir ifadeyle bir kişiye karşı); КАК ХОЧЕШЬ, Sen ne dersen de (Bir kişiye karşı) (несмотря ни на что; независимо от чьего-либо мнения). Yazıda virgülle ayrılır. Söy­lemin kesinliğini ifade eder.
Не могу я этого сделать, как хочешь. Ben bunu yapamam, ne dersen de.
Как хотите, а он всё-таки не глуп. Siz ne derseniz de­yin, o gene de o kadar ahmak değil.
Как хотите, но вам нужно серьёзно заниматься, чтобы успешно закончить школу. Ne derseniz deyin, okulu başarıyla bitirmek için ciddi bir şekilde çalış­manız gerekli.

К ЛИЦУ [kl'itsu] кому, в знач. сказ.

Yakışıyor, gidiyor (подходит по виду, идёт кому-либо, вполне гармонирует с чем-либо) (kıyafet, saç stil vb. hak­kında). Zıtanlamlısı: не к лицу.
• Это платье ей очень к лицу. Bu elbise, ona çok yakı­ şıyor.
• Новая шляпа была ей к лицу. Yeni şapka ona yakıştı.
• У неё новая причёска, она ей очень к лицу. Yeni bir saç modeli yaptırmış, çok da yakışmış.

К МЕСТУ, [km'estu]

1. в знач. наречия. Tam yerin­de, tam zamanında (кстати, вовремя). Zıtanlamlısı: не к месту.
• Это было сказано к месту. Bu, tam zamanında söylen­­ mişti.
• Он пошутил к месту. Tam yerinde yaptı şakasını.
II. в знач. сказ. Yerinde, duruma uygun (подходит для данной ситуации, уместен). Zıtanlamlısı: не к месту. •Его слова были к месту. Sözleri yerindeydi.

К НЕСЧАСТЬЮ [kn'iş'ç'ast'yu], в знач. вводного слова.

Maalesef, yazık ki; aksilik bu ya (к великому сожалению). Yazıda virgülle ayrılır. Üzüntü, esefbildirir.
• К несчастью, мы опоздали на поезд. Maalesef, trene geciktik.
• К несчастью, сильно ушиб ногу и не мог идти. Maalesef, ayağımı şiddetle çarpmıştım ve yürüyemiyordum.
• Я, к несчастью, не спросил его адреса и теперь не знаю, где его искать. Ne yazık ki, adresini sormadım ve şimdi onu nerede bulacağımı bilmiyorum.

КОГДА БЫ НИ, [kagda bı n'i] в знач. союзного слова.

Her...-işinde, her...-meşinde (в любое время, всегда). Yüklemden önce yer almaz. Geçmiş zaman kipinde çekilmiş fiillerle birlikte kul­lanılır.
Когда бы он ни пришел, ему всегда здесь рады. Buraya her gelişinde mutlu oluyor.
У гостиницы, когда бы ни посмотрел, стоят легковые машины и автобусы. Otelde, her bakışımda, hafif araçlar ve otobüsler duruyordu.

КОГДА НИ, [kagda n'i] в знач. союзного слова.

Her...-meşinde, her...-işinde (в любое время, всегда). Yüklemden önce yer almaz.
Когда ни проснёшься, у него всегда горит свет. Her uyan­mamda, onun ışığı hep yanıyor.
Когда его ни попросишь, он охотно всё делает. Her rica etmemde, her şeyi seve seve yapıyor

КОГДА УГОДНО, [kagda ugodna] в знач. наречия.

Her zaman, daima (в любое время, всегда).
Приходите когда угодно, мы всегда вам рады. Her zaman gelin, sizi görmek bizi mutlu eder.
О кино он мог говорить когда угодно. Sinema hakkında her zaman konuşabilirdi.
Она могла петь когда угодно. Her zaman şarkı söyle­yebilir.

КОЕ БЕЗ КОГО [köyi b'is kavo]

(без кого-то), кое для кого (для кого-то), кое до кого (до кого-то), кое из кого (из кого-то), кое из-за кого (из-за кого-то), кое от кого (от кого-то), кое с кого (с кого-то), кое у кого (у кого-то) (konuşma dilinde: кой для кого, кой до кого, кой из кого, кой из-за кого, кой от кого, кой с кого, кой у кого). Без, для, до, из, из-за, от, с, у edatlarıyla birlikte ismin -den / -in halinde kullanılan кое-кто belirtisiz zarfı.
Кое из-за кого пришлось задержаться. Birisi yüzünden durmak zorunda kaldık.
Я слышал кое от кого о вашем переезде. Gelişinizi bi­risinden duydum.
Кое у кого не оказалось с собой учебников. Birisinin yanında kitap yoktu.

КОЕ БЕЗ ЧЕГО [köyi b'isç'ivo]

(без чего-то), кое для чего (для чего-то), кое до чего (до чего-то), кое из чего
(из чего-то), кое из-за чего (из-за чего-то), кое из-под чего (из-под чего-то), кое от чего (от чего-то), кое с чего (с чего-то), кос у чего (у чего-то) (konuşma dilinde: кой для чего, кой до чего, кой из чего, кой из-за чего, кой от чего, кой с чего, кой у чего). Без, для, до, из, из-за, из-под, от, с, у edatlanyla birlikte ismin -den / -in halinde kullanılan кое-что belirtisiz zarfı.
Кое без чего мы могли бы обойтись. Hiçbir şeysiz ida­re edebilirdik.
Кое от чего в работе следует отказаться. Bir şeyden do­layı işten vazgeçmek gerekiyor.

КОЕ В КОГО [köyi fkavo]

(в кого-то), кое за кого (за кого-то), кое на кого (на кого-то), кое под кого (под кого-то), кое про кого (про кого-то), кое с кого (с кого-то), кое через кого (через кого-то) (konuşma di­linde: кой в кого, кой за кого, кой на кого, кой под кого, кой про кого, кой с кого, кой через кого). В, за, на, под, про, с, через edatlanyla birlikte ismin -i halin­de kullanılan кое-кто belirtisiz zarfı.
Учитель боялся кое за кого из своих учеников. Öğretmen, öğrencilerinden biri için endişeleniyordu.
Он сердился кое на кого из своих друзей. Arkadaşların­dan birine sinirlendi.

КОЕ В КОМ [köyi fkom]

(в ком-то), кое на ком (на ком-то), кое о ком (о ком-то), кое по ком (по ком-то), кое при йом (при ком-то) (konuşma dilinde: кой в ком, кой на ком, кой о ком, кой по ком, кой при ком). В, на, о, по, при edatlanyla birlikte ismin -de halinde kullanılan кое-кто belirtisiz zarfı.
• Он разочаровался кое в ком из своих друзей. Arkadaşla­ rından biriyle ilgili ümidi boşa çıktı.
Кое на ком уже были летние платья. Birinin üzerinde şimdiden yazlık elbiseler vardı.
Кое о ком из учеников до сих пор ничего не известно. Öğ-rencilerden biri hakkında şimdiye dek hiçbir haber yok.

КОЕ ВО ЧТО [köyi vaşto]

(во что-то), кое за что (за что-то), кое на что (на что-то), кое подо что (подо что-то), кое про что (про что-то), кое через что (через что-то) (konuşma dilinde: кой во что, кой за что, кой на что, кой подо что, кой про что, кой через что). Во, за, на, подо, про, через edatlanyla birlikte ismin -i ha­linde kullanılan кое-что belirtisiz zarfı.
• Кое на что мы всё-таки рассчитываем. Gene de bir şey­ lere bel bağlıyoruz.
• Я узнал кое про что. Bir şey öğrendim

КОЕ В ЧЁМ [köyi fç'yom]

(в чём-то), кое на чём (на чём-то), кое о чём (о чём-то), кое при чём (при чём-то) (konuşma dilinde: кой в чём, кой на чём, кой о чём, кой при чём). В, на, о, при edatlanyla birlikte ismin -de halinde kullanılan кое-что belirtisiz zarfı.
• Он оказался очень способным учеником и уже кое в чём обогнал своего учителя. Çok yetenekli bir öğrenci çıktı ve bazı konularda öğretmenini bile geçti.
• Мать кое о чём догадывалась. Anne, bir şeylerden şüpheleniyordu.

КОЕ ЗА КЕМ [köyi zak'em]

(за кем-то), кое над кем (над кем-то), кое перед кем (перед кем-то), кое под кем (под кем-то), кое с кем (с кем-то) (konuşma dilinde: кой за кем, кой над кем, кой перед кем, кой под кем, кой с кем). За, над, перед, под, с edatlanyla birlikte ismin araçlı halinde kullanılan кое-кто belirti­siz zarfı.
Кое над кем в классе посмеивались. Sınıfta biriyle dalga geçiyorlardı.
Мальчик успел уже кое с кем подружиться. Çocuk, bi­riyle arkadaş olabildi.

КОЕ ЗА ЧЁМ [köyi zaç'yem]

(за чем-то), кое над чем (над чем-то), кое перед чем (перед чем-то), кое под чем (под чем-то), кое с чем (с чем-то) (konuşma dilin­de: кой за чем, кой над чем, кой перед чем, кой под чем, кой с чем). За, над, перед, под, с edatlanyla birlik-
te ismin araçlı halinde kullanılan кое-что belir­tisiz zarfı.
Кое над чем следует подумать. Bazı konular üzerinde düşünmek gerekiyor.
Кое с чем не могу согласиться. Bazı şeylere rıza gös­teremem.

КОЕ К КОМУ [köyi kkamu]

(к кому-то), кое по кому (по кому-то) (konuşma dilinde: кой к кому, кой по кому). К, по edatlarıyla birlikte ismin -e halin­de kullanılan кое-кто belirtisiz zarfı.
Я обратился кое к кому, но не получил ответа на свои вопросу. Birine başvurdum; ama sorularıma cevap alamadım.
За лето он соскучился кое по кому из своих друзей. Yaz boyunca arkadaşlarından birini özleyip durdu.

КОЕ К ЧЕМУ [köyi kç'imu]

(к чему-то), кое по чему (по чему-то) (konuşma dilinde: кой к чему, кой по чему). К, по edatlarıyla birlikte ismin -e halin­de kullanılan кое-что belirtisiz zarfı.
•Кое к чему здесь он никак не мог привыкнуть. Nedense
buralara hiç alışamadı.

К ПРИМЕРУ, [kpr'im'yeru] в знач. вводного слова (разг.).

Örneğin, mesela (например). Yazıda vir­gülle ayrılır.
• Вот вас, к примеру, как зовут? Örneğin, sizin adınız ne?
• Если бы тебе, к примеру, нужна была эта книга,я бы тебе её дал. Eğer sana, örneğin, bu kitap lazım olsay­
dı, onu sana verirdim.
• О многом говорили на собрании. Говорилось, к примеру, о дисциплине. Toplantıda çok şey hakkında konuşuldu. Mesela, disiplinden bahsedildi.

КРОМЕ КАК, [krom'i kak] в знач. присоединительного союза (разг.).

Ancak, -den başka (только). Cümlenin, bfr Önceki olumsuz öğesini belirginleştiren ve sınırlayan öğelerini bağ­lar.
• Он ничего не мог сделать, кроме как предупредить товарищей. Arkadaşlarını uyarmaktan başka hiçbir şey yapamazdı.
• Нам не на кого надеться, кроме как на самих себя. Kendi­ mizden başka hiç kimseye güvenmemeliyiz.
• Димитрий ничего не умел, кроме как учиться. Он не представлял себя в какой-либо другой роли, кроме учащегося. Dimitri'nin elinden, okumaktan başka hiçbir şey gelmiyordu. Kendini, bir öğrencinin-kinden başka bir rolde hayal bile etmiyordu.

КРОМЕ ТОГО [krom'i tavö], в знач. вводного слова.

Bundan başka, aynı zamanda, üstelik, ayrıca (также, вдобавок, к тому же). Yazıda virgülle ayrı­lır.
Он хорошо играет в волейбол, кроме того он любит бегать, iyi voleybol oynuyor, üstelik koşmayı da sevi­yor.
Мы видели, что наш товарищ сильный и смелый и, кроме того, очень ловкий человек. Arkadaşımızın güçlü kuv­vetli, gözüpek ve üstelik çok da becerikli bir adam olduğunu gördük.
О Я не смогу прийти, потому что очень устал. Кроме того, у меня болит голова. Gelemem, çok yoruldum. Üstelik başım da ağrıyor.

КРОМЕ ТОГО ЧТО [kröm'i tavoşto], союз.

1. присоединительный, -nin dışında, -mesi dışında (только). Cümlenin ana kısmındaki olumsuz öğeyi belirginleştiren ve sınırlayan yan cümleyi bağ­lar.
Я ещё ничего не знаю о нём, кроме того что его зовут Миша. Onun hakkında, adının Mişa olması dışın­da, hiçbir şey bilmiyorum.
Он не заметил там ничего странного, кроме того что дверь была не заперта. Orada, kapının kilitli olmaması dışında, tuhaf bir şeye rastlamadı.

2. градационный, -nin dışında, -nin yanı sıra.
Diğerleriyle karşılaştırıldığında içeriği daha anlamlı ve önemli olan cümleyi bağlar.
• Кроме того что он лучший ученик в школе, он ещё хороший спортсмен. Okuldaki en iyi öğrenci olmasının yanı sıra, iyi bir sporcu da.
• Каждый из них, кроме того что будет заниматься самостоятельно, будет ещё помогать другим. Her biri, kendi başına çalışmanın yanı sıra, bir de diğer­lerine yardım edecek.

К СЕБЕ [ks'ib'ye], в знач. наречия.

1. Kendine doğru; içeri doğru, çekilerek (в направлении к действующему лицу). Zıtanlamlısı: от себя.
Дверь открывается к себе. Kapı içeri doğru açılı­yor.

2. Kendine, kendi yerine; eve, evine, oda­sına (в свой дом, в свою комнату, домой).
Мы попрощались, он пригласил меня к себе. Vedalaş-tık, beni evine davet etti.
Она встала из-за стола и прошла к себе в комнату. Masadan kalktı ve kendi yerine, odasına geçti

К СЛОВУ, [kslovu]

I. в знач. наречия. Söz açıl­mışken, laf açılmışken (кстати; в связи со сказанным).
• Это так, к слову, а я о другом хотел сказать. Bunu öyle­ sine, söz açılmışken söyledim, ben asıl bir dos­ tumdan bahsetmek istiyordum.
• - Я прошу со мной об этом не говорить. - Не обижайся, это к слову было сказано. - Benimle bir daha bu konuda konuşmamanı rica ediyorum. - Hemen alınma, laf açılmışken söylendi işte.

II. в знач. вводного слова. Yeri gelmişken, yeri gelmişken söyleyeyim, laf açılmışken söyleye­yim (кстати говоря). Yazıda virgülle ayrılır. Söy­lenenlerle olan ilişkiyi gösterir.
• Наш учитель, к слову, не любит лентяев. Yeri gelmiş­ken söyleyeyim; öğretmenimiz tembelleri sev­mez.
• Он интересно рассказывает. К слову, как его зовут? İlginç şeyler anlatıyor. Yeri gelmişken, adı neydi?
• Я давно его не видел. К слову, он был хорошим музыкантом. Onu uzun süredir görmüyorum. Yeri gelmişken söyleyeyim, o iyi bir müzisyendi

К СОЖАЛЕНИЮ, [ksajıl'en'iyu] в знач. вводного слова.

Ne yazık ki, maalesef (жаль, жалко). Yazıda virgülle ayrılır. Herhangi bir sebepten dolayı üzüntü, esef bildirir.
К сожалению, он не сможет приехать, потому что заболел. Ne yazık ki gelemeyecek; çünkü hastalanmış.
Это было интересная выставка, она уже скоро закроется, к сожалению. İlginç bir fuardı, ne yazık ki yakında
kapanacak.
• - Вам нравится этот музыкант? - К сожалению, его мало слышал. - Bu müzisyen hoşunuza gidiyor mu? Maale­sef, onu pek duymadım.

К СЧАСТЬЮ [kş'ç'ast'yu], в знач. вводного слова.

Ne mutlu ki, bereket versin ki, Tanrı'ya şükür (к великому сожалению). Yazıda virgülle ayrılır. Herhangi bir sebepten dolayı memnuniyet bildi­rir.
• Мне, к счастью, ни разу не пришлось дежурить. Tanrı'­ ya şükür, bir kez bile nöbet tutmam gerekmedi.
• Раздался взрыв. К счастью, никто не пострадал. Bir pat-lama sesi duyuldu. Tanrı'ya şükür, kimse zarar
görmedi.
• Начался сильный дождь. К счастью, мы успели добежать до дома. Şiddetli bir yağmur başladı. Bereket versin ki eve ulaşabildik.

КТО БЫ (Б) НИ, [kto bı (p) n'i]

кого бы (б) ни, кому бы (б) ни, кем бы (б) ни, о ком бы (б) ни, в знач. союзного слова. Kim, kimi, kime vb....-se...-sin (любой, каждый). Yüklemden önce yer almaz. Geç­miş zaman kipinde çekilmiş fiillerle birlikte kullanılır
• Кто б не пришёл, буду рад. Kim gelirse gelsin, mut­ lu olacağım.
• Кого бы он ни встретил, каждый с ним здоровался. Kiminle karşılaşırsa karşılaşsın, her biri onunla selamlaşıyordu.
• С кем бы она ни работала, все вспоминали её добрым словом. Kiminle çalışırsa çalışsın, herkes onu güzel sözlerle anardı.

К ТОМУ ЖЕ (Ж), [ktamu jı(ş)] в знач. присоединительного союза.

Üstelik de, ve ayrıca; buna ilaveten, ek olarak, bundan başka. Ek bil­giyi içeren cümleyi ya da ilgili öğesini bağlar.
Река была бурна, к тому же довольно широка. Nehir, taşkın ve üstelik oldukça da genişti.
Это были хорошие ученики, к тому же очень дружные. Bunlar iyi öğrencilerdi, üstelik de dost canlı­sı.
• Мой дядя любит музыку, к тому же он прекрасно играет на рояле. Dayım müziği sever, üstelik de mükemmel
piyano çalar.

КТО НИ, [kto n'i]

кого ни, кому ни, кем ни, о ком ни, в знач. союзного слова.
Kim, kimi, kime vb....-se...-sin (любой, каждый). Yüklemden önce yer al­maz.
• Кто ни попросит, он никому не может отказать. Kim ne isterse istesin, hiç kimseyi geri çevirmez.
Кто сюда ни зайдёт, всех встречают с радостью. Buraya kim gelirse gelsin, herkesi neşe içinde bulur.

КТО ПОПАЛО [ktö papala]

(кого попало, кому попало, кем попало, о ком попало), в знач. местоим. (разг.). Önüne gelen, geleni, gelene vb. (кто-нибудь; безразлично кто).
• Он раздавал значки кому попало. Önüne gelene rozet dağıtıyordu.
• Я не мог разговаривать об этом с кем попало. Bu konuda her önüme gelenle konuşamazdım.

КУДА БЫ (Б) НИ, [kuda bı(p) n'i] в знач. союзного слова.

Nereye...-se...-sin (в любое место). Yük­lemden önce yer almaz. Geçmiş zaman kipinde çe­kilmiş fiillerle birlikte kullanılır.
• Куда бы ни забросила нас судьба, мы должны помнить, что мы - одно целое. Kader bizi nereye sürüklerse sü- rüklesin, bir bütün olduğumuzu hatırlamalıyız.

КУДА НИ, [kuda n'i] в знач. союзного слова.

Nereye...-se...-sin, ne tarafa...-se...-sin (в любое место). Yüklemden önce yer almaz.
• Его куда ни пошлют, он везде работает хорошо. Onu nereye gönderirlerse göndersinler, her yerde iyi çalışır.
• Со всех сторон, куда ни посмотришь, громоздились горы. Her taraftan, ne yana bakarsan bak, koca koca dağlar görünüyordu.
/ Emir kipinde çekilmiş fiillerle birlikte kul­lanılır.
• Куда ни посмотри, везде дети. Nereye bakarsan bak, her tarafta çocuklar var.

КУДА ПОПАЛО, [kudâ papala] в знач. наречия (разг.).

Önüne gelen yere, oraya buraya (не выбирая куда, куда придётся; куда-нибудь).
Не клади книги куда попало, потом не найдёшь. Kitap­ları önüne gelen yere bırakma, sonra bulamıyor­sun. Мальчик бросал камешки куда попало. Çocuk oraya buraya taşlar fırlatıyordu.
Начался дождь, и ребята спешили спрятаться куда попало. Yağmur başladı ve çocuklar, önlerine gelen yere saklanmak için acele ediyorlardı

КУДА УГОДНО, [kudâ ugodna] в знач. наречия.

Ne­reye olursa olsun, her yere (безразлично куда, в любое место).
• Он готов ехать куда угодно. Nereye olursa olsun, git­ meye hazır.
• Я пойду куда угодно, только бы не оставаться дома. Nere­ye olursa olsun giderim, yeter ki evde kalmayayım.

ЛИШЬ БЫ, [l'iş bı]

I. частица
Yeter ki, tek, sırf (только). Sınırlandırıcı bir ayırım için kullanılır.
Тебе лишь бы погулять, а об уроках ты не думаешь. Yeter ki gez dolaş, dersleri düşündüğün yok.
Сделай работу не кое-как, лишь бы сдать, а как следует. îşi, sırf teslim etmek için yarımyamalak yapma, gerektiği gibi yap.

II. союзная частица. Yeter ki... -sin, sırf... -sin diye. Cümlenin bir istek ya da amaç belirten kısmını bağlar.
Она готова всё делать, лишь бы только догнать класс. Yeter ki sınıfını geçsin, her şeyi yapmaya hazır.
Мне ничего не нужно, лишь бы только заниматься любимом делом. Yeter ki sevdiğim işle uğraşayım, başka hiçbir şeye ihtiyacım yok.
• Человек всё может, лишь бы захотел. Yeter ki iste sin, her şeyi yapabilen bir adam.
• Мальчик не стал спорить, лишь бы отец взял его с собой. Sırf babası onu da yanına alsın diye, tartışmaya kalkmadı.

ЛИШЬ ТОЛЬКО, [l'iş tol'ka] союз временной

-ği gibi, -er -mez (как только, едва). Yan cümleyi bağlar. Ana cümlenin eylemi, yan cümlenin eyleminin gerçekleşmesinden hemen sonra ortaya çıkar. Yan cümle ana cümleden önce de yer alabilir, sonra da...
Лишь только рассвело, он отправился на рыбалку. Şafak söktüğü gibi, o da balık avlamaya çıktı.
Зрители начали бурно аплодировать, лишь только опустился занавес. Perde indiği gibi, seyirciler coşkuyla alkışlamaya başladılar.
Лишь только он открыл дверь, Таня сразу увидела его и вышла. О kapıyı açtığı gibi, Tanya onu gördü ve çıktı


Понравилась статья? Добавь ее в закладку (CTRL+D) и не забудь поделиться с друзьями:  



double arrow
Сейчас читают про: